Sen mevsimlerin hüzün çiçeği;
Acılara dair isyanların vardı
Yüreğinde sessizleştirebildiğin.
Ağırdı belki de
Ardında bıraktığın yaşanmışlıkların.
Acıydı hayat gençliğine rağmen fakat,
Yine de hüzünlü "Belki" ler saklıydı
gözlerinde.
İşte ben, ben senin gözlerindeki
O çocuk saflığını sevdim.
Çirkinliklerden uzak kalabilmişliğinin
sayesinde,
Öğrendim öğrenmek için geç kaldığım pek
çok şeyi.
Dudaklarındaki o buruk gülümseyişleri,
Hem umut dolu, hem hüzün saklı gözlerini
sevdim.
Gözlerin, bana yağmur öncesi hüzünleri
anımsatan.
Gözlerin, yüreklerde sevda ateşleri
tutuşturan.
Gözlerin gülen , gülümseyen...
Beni ağarmış saçlarıma düşman,
Dünlerime pişman eden gözlerin.
Sen mevsimlerin hüzün çiçeği;
Hani bilir ya insan bir gelinciği,
Bir papatyayı koparmanın günahını.
Hani bilir ya insan onların o eşsiz
Güzelliklerinin sırrı
dokunulmamışlıklarındadır
Ve bir rüzgar yeter boyunlarını bükmeye.
Sen hüzün çiçeğim, iste sen tıpkı onlar
gibisin.
Sen bir gül yaprağının kıyılarında
Dupduru bir su damlacığı.
En saf dokunuşlarla bile
Oradan toprağa düşecebilecek kadar
hassas...
Sen mevsimlerin hüzün çiçeği;
Bilir misin onurlu bir adamın
Aşkından utanması nasıl bir şeydir?
Yasaklığına rağmen sende kalmak,
Ellili yaşlarda mecnun olmak nasıldır
bilir misin?
Sevdalanmanın acısı, utancı,
Çaresizliği nasıl tüketir beni bilir
misin?
Deliliğimi, divaneliğimi,
Pervaneliğimi çarpıp duvarlara,
"Utan!" diye haykırmak gelir içimden...
susarım...
Sen; mevsimlerin hüzün çiçeği;
En koyu gecelerime sakladığım ölümsüz
sevdam.
Dr. Haluk ERKAN